İnsanlar bilinmeyeni sürekli merak etmektedirler. Her merak edilen konuda da bir gizem olduğu hiç şüphesizdir. İşte bu meraktan yola çıkarak içinde bulunduğum durumdan biraz farklı noktalara ulaşmak istedim ve merak ettiğim konular hakkında araştırma yapmaya başladım.
Her attığım hamle de biraz daha benim merakımı uyandırdı ve ucu açık olan konularda daha da çeşitli noktalara sahip oldum. Bundan hareketle ilk yazı denememi 1985 senesinde satın aldığım Commodore 64 marka bilgisayarımın kullanılan BASIC programlama dili hakkında öğrendiğim komutların kullanımlarını hep not ettim. ve belli zaman sonra algoritmalar kurmaya başladım. Elde ettiğim notlar sayesinde bir zaman sonra toplanan konular neredeyse bir kitapçık haline geldi. 1987 senesinde kitap piyasasında henüz bir Bilgisayar programlama dili kitabı olmadığı için bu notlarım ilk bilgisayar ile tanışan kişilere ışık olmuştu.
Program olmayan bilgisayarlara daha çok eve kullanım amaçlı alındığından eğlence ve oyun amaçlı yazılımlar saatler sonra türedi ve her saat neredeyse bir oyunun yenisi çıktı. Hatta evinde bilgisayar olmayan insanlar için özel oyun salonları açıldı ve buna ATARI denmişti. İlk başta eğlence olan ve babalarımızın amcalarımızın bile ilgisini çeken aile içi eğlence kaynağı olan bu ATARI oyunları belli müddet sonra özellikle insanlar üzerinde bir bağımlılık yaptığı ortaya çıktı ve öğrencilerin ders çalışma alışkanlıkları ortadan kalktı. Okula devamsızlık yapan öğrencileri bu oyun salonlarında görmek çok rahattı ve bunun sonucu da PC (personel Computer) lar ortaya çıktı. Daha çok işletmelere yönelik olan bu bilgisayarlarda muhasebe programları kullanılmaya başlandı. Genç nesil oyunların insanlar üzerindeki etkilerini hemen ortaya çıkarttılar ve oyunda yaptıkları gibi saldırgan ve yalnız olmaya başladılar. O zaman bunu fark etmiştim. Bir oyunu oynarken insanlar oyunu yaşıyorlar hatta kavga bile ediyorlardı. O zamanlarda bir çok oyun salonlarında bıçaklama vakaları bile duyuluyordu. İşte bunun sonucu olarak 1990 senesinde ikinci yazımı yani” İnsanı Saldırgan yapan Bilgisayar mı ? “ yazmıştım.
Bu araştırmalarım sırasında tesadüfi bir şirkete çaycılık yapan Hasan isminde bir kişinin artık göz aşinalığı ile nasıl programın çözümünü yaptığını ve zamanla program bile yazacağının gerçek olacağını yazmıştım aynı senede.
Daha sonra zamanında çok sevdiğim arkadaşlarımın hayat hikayelerini konu alan yazılar yazmaya karar verdim. Çünkü çevrem de çok farklı karakterde insanlar vardı. İnsanları boşlukta oldukları zaman yakalayan ve yavaş yavaş öldüren, 1990 senelerinde diskoteklerde , kafeteryalarda kolayca bulunan zehirin hikayesini anlatmaya çalışmıştım “İnsanın kıyameti EROIN. “ isimli yazımı da bu şekilde kaleme almıştım.
Bilindiği üzere İstanbul 80 li senelerin ortalarından itibaren müthiş bir göç dalgasıyla karşı karşıya kalmıştı. Uzun bir dönem yaşadığım semtin bu değişimini farklı bir gözle incelemiştim ve bunu kaleme almıştım. “Bahçelievler 1974 -1991” isimli kitabım, yerleşime başladığım ilk günlerde bahçelerde meyve ağaçlarının olduğu, her evin su kuyusunun bulunduğu , kapılarında gül ağaçlarının mis gibi koktuğu bu semtin 1991 senesinde nasıl apartmanlarla kaplandığı konu ettim. Tabi ordaki arkadaşlıkları, komşulukları ve esnaflıkları konu ettiğim kitabım benim için gerçekten farklı bir değerdedir.
1994 senesinde bir bankanın açmış olduğu kompozisyon yarışmasına katılma fikri aklıma takılıp kalmıştı ve 1970 li senelerde bankalar kumbara hediyeleri ile küçük yaşta çocukları tasarrufa, birikime yöneltmeyi hedefliyorlardı. Buna bende dahil olmuştum o senelerde.. İşte bu konudan çıkan düşüncemle o günlerde “Yapı Kredi’li olmak” duygusunu kaleme aldım. Dönemlerin ekonomik krizlerindeki bankacılık yapısı, şubemizdeki insanların profilleri ve hikayelerini de toplayıp o günlere özel bir kompozisyon yazmıştım.
1994 senesinden sonra yakın dostlarımın kişisel yaşamlarını konu alan kitapçıklar yazdım. Arkadaşlıklarımızı , zor günleri , güzel hikayeleri paylaştım. En önemlisi de arkadaşlarımın benim ve çevrem gözünde nasıl önemli bir yerde olduklarımı betimleyerek detaylı gün be gün anlattığım kitaplarım sırasıyla 1994 senesinde “ Vural şimdi asker.” , yine aynı sene de 1994 de “ Istanbul Lefkoşa Hattı “ adlı kitabım, 1995 senesinde şuan aramızdan ayrılan Şakir isimli arkadaşım ile ilgili yazımı kaleme aldım. Ardından arkadaşlarımla ilgili son yazımda 1998 senesinde “Bucureşti “ oldu. Romanya’daki arkadaşım Marius la Bükreş sokaklarında kaybolduğum gün karşıma çıkan ve beni otelime kadar götüren; sonrasında da Romanya’nın tarihsel gelişimini anlatmasıyla bu ülke hakkında bir hikaye yazmama sebep olan Marius isimli arkadaşımla yaşadığım Bükreş günlerini anlatan yazımı yazmıştım.
Kıbrıs a ilk ayak bastığım ve orada ki yaşam hikayelerine tanık olmaya başladığım an yanımda olan dostlarımı da bu “ Istanbul Lefkoşa Hattı” isimli kitabımda betimlemiştim.
Kıbrıs ile ilgili Almanca olarak tanıtım yazım 1995 de kaleme almıştım. “Eine Ecke aud dem Paradies” ( cennetten bir köşe) isimli bu yazım da Almanca olarak ilgi görmüş Ercan Havalimanı gidiş bölümünde Şentour Souvenir isimli hediyelik eşya dükkânında bulunmuştu.
1995 senesinde Beşparmak Dağlarında meydana gelen o korkunç yangını konu alan “Girne’m Ağlıyor” isimli anı yazısı ciddi olarak doküman olarak saklanması gereken bir yazı olmuştu.
Devamında aynı senelerde yazdığım ve broşür niteliğinde ki Kıbrıs Barış Harekâtının 21. Yıldönümü nedeniyle İngilizce olarak anlatmaya çalıştığım yazım ortaya çıkmıştı.
Halen Kapalı Maraş ile ilgili romanın piyasaya çıkma çalışmalarını yürütmekteyim. Bunun yanında bir çok internet sitelerinde makale yazılarım halen yayımlanmaktadır.
Saygılarımla,
MUSTAFA MUTLU İBİLİ
twitter / facebook / youtube / instagram @mutluibili